Evreni Buluşturan Resimlerde Düşsel Geziler ve Emin Güler
Emin Güler \\ Söyleşi: Semra Sancak

“Kırk yıllık bir resim yolculuğunda resim sanatımıza birbirinden değerli eserler kazandırmış sanatçılarımızdan Emin Güler, sanat eğitiminin ve öğretmenlik yıllarının ardından  sanat çalışmalarını aralıksız ve yoğun bir şekilde sürdürüyor..Sanat eğitmenliğinin yanısıra sanatsal ve toplumsal içerikli yazılarıyla da basında yer alan sanatçı çalışmalarına farklı boyutlarda ve çeşitlilikte devam ediyor..Yurt içi ve yurt dışında çok sayıda sergileri,etkinlikleri,Unicef birincilik ödülü ve mansiyonları olan sanatçı yaşamını bir süreden beri İzmir’de sürdürüyor..Emin Güler ile mekik dokuduğu Ankara-İzmir arasında sanatseveri için söyleştik. “

S.S-Bu çok yönlülük içinde sizi bugünlere getiren süreç hakkında neler söylemek istersiniz?
E.G-Belki de resim öğretmenliğine başladığım yıllarda Denizli’deki yetersizlikler ortamı çok yönlü çalışmamı gerektirdi.Denizli’de göreve başladığım yıllarda çalışmalarımı sergileyeceğim bir mekan dahi bulamamıştım.Böyle bir ortamın yaratılması için resim yaptım,sergiler açtım,yerel basında köşe yazıları ve sanat haberleri yazdım,öğrencilerimin sanat ortamlarına girmesi için ne yapılması gerekiyorsa onları da yapmak durumundaydım.Yaşadığım kenti plastik sanatlar ve tiyatro ile buluşturmak adına bu alanda çabası olan arkadaşlarla birlikte birçok eylemin içine girdim.Bütün bu çabalar sonucunda Denizli sanatsal anlamda aktif bir kent haline gelmeye başladı.Bugün, ekilen tohumların çabalarımız sonucu yeşerdiğini ve belli bir olgunluğa eriştiğini düşünüyorum.

S.S-Evreni buluşturan çarpıcı resimleriniz hakkında ortak görüşler hep düşsellik ve özgünlük üzerine.Bu zenginliğin,özgünlüğün  esin kaynakları neler oldu..
E.G-Her sanatçı biraz da kendi yaşamından yola çıkarak sanatını gerçekleştirmeye çalışır.Ben de kendi yaşam gerçeklerimden yola çıkarken,aynı zamanda  hayallerimin ve düşlerimin de resimlerimde yerini bulmasını istedim..Yalnızca yaşam gerçeği değil,düşlerimin ve hayallerimin resimsel ifadelerle resimlerimde  yer alması, resimsel dilimin de zenginleşmesi anlamına geliyordu.Bu bilinçle aynı kompozisyon içinde gerçeklikten düşselliğe, somuttan soyuta atlamalarla kendi özgün  kompozisyonlarımı oluşturmaya çalıştım.Zaten olması gereken de buydu ve her sanatçı da  bu amaca ulaşma çabasındadır.Özgün olmak,kendin olmak.

S.S-Sanatçı bir aileden geliyorsunuz ,Ağabeyiniz Mehmet Güler Almanya’da yaşayan ve dünya çapında tanınmış bir sanatçımız ve gururumuz.Sanat sürecinizde sizi yönlendiren etkisi oldu mu?
E.G-Elbette ki oldu.Ağabeyimin resim yapmaya başladığı öğretmen okulu yıllarından beri her zaman yanında olmaya gayret ettim.Ta ki Almanya’ya gittiği yıllara kadar.hatta Ağabeyim Mehmet Güler,Gazi Eğitim Enstitüsü son sınıf öğrencisi iken beni Gazi’ye götürdü ve ‘’Emin ileriki yıllarda nasıl olsa bu okula geleceksin şimdiden bu okulu tanı’’diye..Orta okulu bitirdiğim yıl bir ay Gazi Eğitim Enstitüsü’nde kaldım ve bugün Türk resminin çok önemli isimlerinin birçoğu ile o çocukluk yıllarında tanışma olanağını bulmuş oldum.Diğer zamanlarda da ağabeyimle sanat üzerine konuşuk, tartıştık ve değerlendirmelerde bulunduk.Öneri ve görüşleri benim için her zaman değerliydi ve onları dikkate alarak çalışmalarımı sürdürdüm.

Ağabeyim bu arada benim için hem bir kazanım, hem de bir riskti.Kazanımdı, iyi ve özgün bir sanatçı kimliği ile bana doğru yön verdi ve sanatçı kişiliğimin oluşmasında doğru bir örnek odu.Riskti,önümde çok güçlü bir sanatçı kimliği ile etkisinde kalabilme tehlikesi yarattı.Hatta bir ara ilk dönem çalışmalarımda bu tehlikeyi yaşamadım desem yalan olur.Bu tehlikeyi sezdim ve bu anlayışın benim için çıkmaz bir yol olduğunun farkına vararak oradan uzaklaştım ve kendi özgün kimliğimi bulma yolunda mücadele verdim.

S.S-Ümit Gezgin bir yazısında “..Türk resminde kendine özgü bir tını” diye tanımlıyor sizi ve “Bir iş, üretim, var oluş ve devingenlik içindeki insan varlığı; doğanın bütün yaratıcı gücüyle tanışarak, uygarlık nosyonu çerçevesinde, üretim ve yaratım dengesi içinde bir araya geliyor adeta onun resimlerinde. Bu yönüyle öykülemeyi de fantastik katsayılar içinde düşünen bir resim dili ve üslubu yaratmış oluyor sanatçı.” diyor..Benimsediğiniz tarz ve teknikleri  nasıl tanımlarsınız?
E.G-Ümit Gezgin’in de çok iyi gözlemleyip yazdığı  ve yukarıda da belirttiğim gibi kendi çizgimi oluşturmam ve farklı bir yerde olmam gerekiyordu.İşte bu bilinçle kendime çizgisel ağırlıklı ve figürün ağırlıkla egemen olduğu bir tarz seçtim.Ayrıca kompozisyonlarımı oluştururken birtakım matematiksel dengeleri de dikkate alarak(bölünmeler,azlık-çokluk,boşluk-doluluk ve kendime özgü renk yapılanmalarını da ön planda tutarak)resmin oluşumu aşamasında gerçekten soyuta,figürden figürsüzlüğe  gelgitlerle kompozisyonlarımı oluşturmaya çalışırım.Ağabeyimle birlikte yaptığımız sergilerimizde çok farklı resim diline sahip olduğumuz defalarca ve birçok insan tarafından da söylenmiştir.

S.S-Hepimizin unutamadığı bir sinema filmi anılarımıza “Sevgi Emektir” kavramını kazımıştır ..Sanat yaşamınız,farklı boyutlardaki üretim yaratım,yaşayış biçiminiz bu sözü anımsattı bana..Neler söylemek istersiniz?
E.G-Evet şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki emek harcamadan sevgi yakalanmıyor.Ben bunu yaşamımın her alanında olduğu gibi,resimlerimde de yaşayan bir insanım.Tekniğim ve tarzım çok yoğun emek harcamamı gerektiriyor ve beni yoruyor ama,ortaya çıkan sonuçlardan da mutlu oluyorum.Bazan bir resim üzerinde haftalarca çalışmam gerekiyor ve ortaya çıkan işe baktığım zaman bu kadar yoğun uğraşı nasıl verdiğime ben de şaşıyorum ama sonuç beni mutlu ettiğine göre severek yapılan bir işin ortaya çıkması ve emeğinin karşılığını almaktır önemli olan.Ben bu anlayışımı insan ilişkilerinde de sürdürmeye çalışan bir insanım ve emeğimin karşılığının de sevgi olarak döndüğüne her zaman tanık oldum.

S.S-Önümüzdeki dönemler için  plan,program ve projeleriniz nelerdir?
E.G-Bir yılı aşkın bir süreden beri İzmir’de yaşıyorum.Öncelikle resim yapmak vazgeçemediğim ve vazgeçmiyeceğim bir durum yaşadığım sürece.Eğitimci kimliğimle bildiklerimi ve öğrendiklerimi bir başkalarına aktarmaktan da çok keyif alıyorum.İzmir’de henüz atölye kuramadım ama,onun çabası içerisindeyim.Denizli’de Ruhsar hanımla 12 yıl Açı Sanat Galerisi’nin kuruluşunda ve yönetiminde görev almıştım,belki yeniden İzmir’de de bu alana dönebiliriz.Bu kentte henüz yeni olduğum için araştırma safhasındayım.Düşüncelerimi hayata geçirmek ve resimsiz yaşamamak için tüm gücümle çalışmaya gayret ediyorum.”Kısmetin Peşinde” ismini vereceğim yeni bir sergi hazırlığı içindeyim.Aralık ayında Ankara’da Fırça Sanat Galerisi’nde sanatçı ve sanatsever dostlarımla buluşacak olmanın heyecanı içindeyim.